Sevgili Günlük #1

20180307_023343_0001.png
Image designed via Canva.com and background image is free to use from the inbuilt gallery.


Bu yazıya nasıl giriş yapsam bilemedim. Yorucu bir günün ardından zihnimi toplamakta da zorlanıyorum. Giriş cümlelerinde normalde de hiç iyi değilim zaten. Nerden başlasam, nasıl başlasam, tam ortasından mı girsem konuya derken zaten bir şekilde giriş yaptığımı fark ettim. Devam edeyim öyleyse.

Bugün oldukça sıra dışı bir gündü. Günlük rutin iğne saatimizin ardından yağmurlu bir akşam üstü ev bakmaya gittik. Dün konuşup bugün ev bakmaya gitmemiz, üstüne bir de ev sahibiyle anlaşmamız olağan dışıydı bizim ev ahalisi için. Kimse bu kadar hızlı bir değişim beklemiyordu aslında. Ev sahibiyle anlaşıp bir miktar da ödeme yapıp eve geldiğimizde hâlâ hayal gibi geliyordu. İşin tuhaf yanı ikinci ev ziyaretinde sonuç almamızdı. İlk baktığımız evin sahibi kesinlikle uzak durulması gereken aksi ve agresif bir tip olduğu için evi dolaşırken bile ruhumuz daraldı. Oysa ki oğluyla neredeyse anlaşmıştık ki evi dar olduğu için fazla beğenmememize rağmen naif ve kibar üslup karşısında etkilenmiştik. Şimdi düşünüyorum da tam bir delilik! Şu da olmasa da olur, aman neyse şu da önemli değil modundaydık ki (neden bilmiyorum ama) kapıdan kaba saba üsluplu bir adam adımını atınca kendimize geldik. (Gri binanın ev sahibi sana gıcık kaptım ve laflar hazırladım :D)

Neyse her şey nasip. Oradan koşarak uzaklaştık ve yeni evimizin ev sahibi amcayı evinden almaya gittik. Tonton amca meğer bizim eski komşularımızdanmış. Daha yoldayken eve ısınmıştık neredeyse :D Böylece evi gezip görüp anlaştık.

Artık bir taşınma telaşesi saracak bizim evi. Koliler, koli bantları, poşetler taşınacak da taşınacak eve. :))
Küçüklüğümden kalan en net anılarım aslında taşınmaya dair anılar. Keşke ablam kadar detay hatırlayabilseydim. O neredeyse doğduğu anı bile hatırlayan bir insan (tamam abartıyorum ama doğduğu an olmasa da ağladığı anı kesin hatırlıyordur :D) Kıyaslanmayacak kadar balık hafızalıyım diyeyim, anlayın.

İşte bugün çocukluğumdaki (iz miktarda) anılar yeniden canlandı gözümde. Evin içinin kolilerle dolması, her şeyin ama her şeyin bir poşet veya ambalaj içinde olması... Annem resmen taşınma konusunda master yapmış bir insan olduğu için çoğu eşyamız neredeyse hiç hasar görmeden oradan oraya taşındı durdu yıllardır. Dile kolay tam on bir kez taşınmışız biz... Yine çocukluğumda bir taşınma esnasında annemin ponçik çiçekleri için babamın ahşap kafes yaptırması, bu kafesi kamyona koyunca bazı eşyalara yer kalmaması, annemin çiçeklerini seçmesini ve kalan eşyalara elveda dememiz, taşındığımız yerde ise bize evi tutan akrabalarımızın o bir kafes dolusu güzelim çiçekleri evin en karanlık ve hiç ışık almayan odasına koymalarını ve bizim eve geldiğimizde tüm çiçeklerin ölmüş olmasını asla unutamıyorum :( Düşünsenize annemin hâyâl kırıklığını... İşte tüm bunlar tecrübe oluyor insanda.

Bugün bunları düşünerek geçti ve KOCAMAN BİR GÜZEL HABER de aldık. Aşırı mutlu olduk ve bir an durup kendimize baktığımda annemle birbirimize sarılmış etrafımızda dönüyorduk deli gibi :D Görüntümüz aynen şöyleydi:

200w (2).gif
Resim Kaynak

Çok mutlu olduk hem de çok :)
Mutlu olmak zor elde ediliyor bugünlerde. O yüzden bu mutlu haberi bize ulaştıran arkadaşım @sudefteri'ne minnettarım.

Ne diyordu Proust: "Bizi mutlu eden insanlara minnet duyalım. Onlar ruhlarımıza çiçek açtıran sevimli bahçıvanlardır."

Böylece bu güne dair aklımda kalanları yazmış oldum. Epey uzun bir yazı oldu. Sonuna kadar okuyan herkese çok teşekkürler :)

H2
H3
H4
3 columns
2 columns
1 column
Join the conversation now