Merhaba arkadaşlarr :)
Karadeniz turu benim hayatımın en güzel zamanlarından biri. Bizim ülkemizin her yeri bambaşka güzeldir ama Karadeniz bambaşka bir dünya.
Yeşilliğinden mi,denizinden mi yoksa her yerinden su fışkırmasından mı başlasam bilmiyorum ama en iyisi ben anlatmayım,resimler anlatsın. Baharda gelmiş ve siz tatil planları yapıyorsanız aklınızı çelebilirim :)
Sabahın erken saatlerinde kalkıp yola koyulduk. Evden koyduğumuz bir küçük tüp,3 5 yumurta,sucuk,taze çıkmış ekmeklerden aldık. Arabayı yeşillik güzel bir yol kenarına çekip kahvaltımızı yaptık. Sabah birazda soğuk oluyor ama olsun. Her şey çok tatlı.
İlk durağımız Samsun :) Atamızın ayak bastığı topraklar. Güzel bir fayton gezintisiyle,sahil kenarında hava aldık.
(O kadar göstermek istediğim şey var ki hepsini küçük küçük paylaşıyorum işte :))
Karadeniz öyle acayip bir yer ki. Yerleşim olarak çok zorlu koşullara sahip.En az 5 tünelden geçmişizdir. Ve sanki dağı matkapla delmişler :) Tünel öyle küçükte değil,git git bitmiyor. Bir noktadan sonra insanın,insan güçünün neler yapabileceğini hayretle izliyorsunuz...
Samsun'dan çıkıp Ordu'ya geçtik.İşte burası can alıcı bir bölge. Dünyanın en büyük ve güzel teleferiklerinden birine sahip. Teleferiğe binmek için 300 kişilik sıra bekledik desem abartmam :) Öyle uç bir noktaya çıkıyosun ki,dağların sislerini aşıp büyük bir dağa ulaşıyorsunuz.Ve orada istediğiniz kadar zaman geçirip cafelerde restorantlarda zaman geçirebiliyorsunuz :)
Ordu'dan sonra karıştırmıyorsam Rize'ye vardık. Rize kilit noktasıydı. Ayder yaylası benim hayalim ve birde rafting :) Ancak rafting için bir gruba ihtiyacınız var. Babama teklif etmeye çekindim. Başına bir şey gelir felan diye korktum. Sonra bana gelmişken raftingte yapalım dedi :D
Burada onların verdiği,kendi seçtiğiniz kıyafetleri giyip küçük bir ders alıyorsunuz.Başınızda bir hoca bulunuyor ve küreklerin nasıl kullanılacağı ve aramızdaki şifreden bahsediyor. Heyyyy diye bağırarak kürek çekersek bu 'küreklere asılın ' oluyor. Hooo diye bağırarak kürek çekersek 'biraz yavaşla akıntı büyüdü' anlamına geliyor. Sonra grubunuzla botu suya taşıyorsunuz :)
7 8 km gidiyoruz sonra sizi bir dolmuş bekliyor,ona binip eski yerinize dönebiliyorsunuz. Ve dünyanın en eğlenceli aktivitesi ...
Peki bir çay saati geldi mi evet. Rize' de çay içmek için özellikle bir yer aranmalı mı? Hayır. Yol kenarına çekip hemen çayları hemledik. Peki manzara hazır mı? Tabii :)
Ayder' e doğru yola koyulduk. Etrafta bir kalabalık var, merak edip indik. Zipline diye tek kişilik teleferik tarzı bir şey... Bir dağdan diğerine... Mükemmel ötesi.Hele ki adrenalin sevenlere.Annem dışında hepimiz bindik. :)
Ve sonunda Ayder'e vardık. Taze pişmiş koçan mısırımı alıp,dağlarda ineklerle geze geze yedim :D
Ben Ayder'i bu resimle daha iyi anlatırım diye düşündüm :)
Karadeniz' de insan doğayı değil,doğa insanı yenmiş...Keşke her yer de doğa alsa ipleri. Bu gördüğünüz renk dünyanın en muhteşem rengi.Huzurun mutluluğun dışında geriye kalan hiç bir şeyin öneminin olmadığı bir renk. Koskoca dağlar,aralarından akan dereler ırmaklar, dibinde otlanan inekler...Resimde değil ki hani :) 10 kere gitsem sıkılmam soğumam. Umarım sizler de gidersiniz. Çünkü bu bizim memleketimiz,bu güzellikler bizim. Ve biz nereye gidersek de oralı oluruz :)
Umarım yazımı beğenirsiniz.Ve gitmeyenler için teşvik edici olmuşumdur.Sizi seviyorum :)