Çocukluğum ve Oralet

Alfa kuşağı hariç oraleti bilmeyen, tatmayan yoktur sanırım. Alfa'yı hariç tutuyorum çünkü biz mükemmel ebeveynleriz ya, çocuklarımıza böyle 'sağlıksız' şeyler içirmiyoruz...

IMG_3828_Original.jpg

Oysa oralet çoğunuzun olduğu gibi benim de çocukluğum.
En güzel anılarıma tat veren, hala aklıma geldikçe kokusunu aldığım bir lezzet.
Çocukken herhangi bir esnafa gittiğinizde size ikram edilen, duvardaki kenarları bantlanmış minik yuvarlak zile basarak gelen, gelince çaycıya pul bırakılan ve beraberinde hoş sohbete eşlik eden adeta bir kıtlama şeker. Hele çocuksanız o pulları çok merak eder, ilk fırsatta bir tanesini elinize alır incelersiniz tabii. Kullanılmayan şekerlerin yandaki bir kavanoza atılarak biriktirildiğini de görürsünüz iyi bir gözlemciyseniz.

Ben de babamın terzi arkadaşını her ziyaret edişimizde arka arkaya oralet içtiğimi hatırlıyorum. Sırf içmek için gitmek isterdim. Benim için doksanlarda ayda yılda bir alınan kola kadar değerlidir, belki de daha fazlası.

Şu yaşımda hala ne zaman terzi amcayı ziyaret etsem bana oralet söyler. Hala muhabbet ederken duvardaki zili ve klasik Türklere özgü kırmızı desenli melamin çay tabağındaki yuvarlak çay pullarını izlerim.

Niye mi yazdım?

Yaş kaç olursa olsun çocukluğumuz da bizimle geliyor. Bazen büyüdüğümüzü zannediyoruz ama içimizdeki çocuk hep bir anıyı hatırlatıp aslında sen busun, derinliğinde kaybolma diyor.

İçimizdeki çocuğu sıklıkla dinleyelim ki heyecanımız, tutkumuz, neşemiz, merakımız hiç kaybolmasın.

(Not: Paylaştığım fotoğraf birkaç yıl önce terzi amcada içtiğim oraletin görselidir)

H2
H3
H4
3 columns
2 columns
1 column
Join the conversation now