Korporatizm Nedir ? // Lisans Tezimden Kesitler 1 - busy


                     




                       Kelime anlamı olarak korporatizm, işbirliği anlamına gelen İngilizce “corporation” kelimesinden gelmektedir. Tarihsel seyrine bakıldığında da kavramın, ideolojik bir duruş olmaktan ziyade özellikle tarım toplumundan sanayi toplumuna geçişten sonraki süreçte ekonomik anlamda sık olarak kullanıldığı ileri sürülmektedir. Siyasi bir yaklaşım olarak ise, korporatizm, “ortak ilkeler” ve “sosyal uyum” bağlamında toplumu bir organizma gibi ele alarak toplumun tüm kesimlerinin faaliyetlerini dayanışma ve ortak çıkar temelinde ele alma, olarak tanımlanabilir.[1]   


                        Korporatizm, sosyal bir ortaklığın ve toplumsal iş bölümünün ön plana çıktığı, bireyin kendi çıkar ve özgürlüğünün peşinde olduğu ve bir girişimci olarak bireyin özgür olması gerektiğinin savunulduğu liberal anlayışa tepki olarak ortaya çıkmıştır. Örf ve adetlerin uzantısı ve birleştirici bir unsur olarak ele alınabilecek korporatist anlayışta, olaylar karşısında ortak hareket eden ve ortak bir iradeye, mülkiyete sahip olan bireyler, bir organizmanın ya da sosyal bir bedenin parçası gibidirler.[2]  


                         Toplumsal birliğin en temel elemanlarından biri olarak tanımlanan korporatizm, birbirlerinin alternatifi olarak nitelendirilen Liberalizm ve Marksizm kavramlarının uzantısı olarak ortaya çıkmıştır. Bu kavram gerek Liberalizm gerekse Marksizm politikalarının açıklamakta yetersiz kaldığı sanayileşmiş toplumlarda oluşturulan kamu politikalarını, sosyal değişimleri, sosyal refah politikalarını, çalışma ilişkilerini, işgücü barışını, sendikaları, hükümet politikalarını, sosyal güvenlik ve sosyal politika uygulamalarını masaya yatırmaktadır.[3] Buradan hareketle korporatist yaklaşımın araştırmacılara devletin fonksiyonu, çıkar gruplarının resmi işbirliği, kamu politikalarının yapımının yeni yönleri gibi siyasal, sosyal ve ekonomik olgularla ilgili yeni yaklaşım ve yöntemler sunmaktadır. Korporatist düşüncenin, birçok araştırmacının modern toplumlarda meydana gelen yeni olguları anlamaya yönelik rasyonelleşme, toplumun bürokratikleşmesi, değişen çalışma ve endüstri ilişkileri konusunda farklı bakış açıları sunduğu belirtilmektedir.  Erken dönem Cumhuriyet yöneticileri toplumsal ayrışmayı ve muhalefeti hızlandırabilecek sınıf çatışması gibi bir sorunla uğraşmak istemediklerinden bu tür ayrışmaları engelleyecek formüller bulunması gerektiğine karar vermişlerdir.


                        Bu bağlamda çözüm olarak korporatizm seçilmiştir. Tüm sınıfsal ayrılıkların üzeri örtülerek toplum tek bir yapıda birleştirilmeye çalışılmış ve fikirlerin tek bir noktada toplanması gerektiği düşüncesi gelişmiştir. Bu tarz uygulamaların etkilerinin öncelikle işçi sınıfı kapsamında hissedilmeye başlandığı ileri sürülmektedir. Belirli bir sınıf bilincinin oluşmaması ayrıca halkın devleti anlayışının ön planda olması sebebiyle Cumhuriyet sonrası dönemde bile işçiler lehine düzenlemeler yapılmamıştır.  Taha Parla’ ya göre, erken dönem Cumhuriyet uygulamaları faşizan korporatizm değil; solidarist korporatizmdir. Ancak Kemalist tek parti döneminde, ideolojik düzeyde bazı faşizan korporatist yoklamaların hiç bulunmadığını söylemek doğru olmayacaktır.[4]    Parla, solidarist özellikleri yakın tarihimize kadar getirerek şu şekilde yorumlamıştır:   “…Tek-parti dönemi CHP'sinin program ve tüzüklerinden, parti şeflerinin demeç ve yazılarına; ortanın solu ve demokratik sol CHP'nin programlarından parti liderlerinin demeçlerine; 1961 Anayasası'nın, özellikle başlangıç bölümündeki solidarist korporatist ideolojisine; silahlı kuvvetlerin 1 Ocak l 980'de verdiği muhtıranın ardında duran toplum ve devlet anlayışına kadar…”[5]    


                         Parla ’ya göre sürekli şekilde müdahale edilerek otoriter bir kimlik kazandırılan Ceza Kanunu, 1935 İş Kanunu, 1938 Cemiyetler Kanunu, 1938 Basın Birliği Kanunu, 1943’te çıkarılan Sanayi-Ticaret ve Zanaat Odalarının Yeniden Düzenlenmesine İlişkin Kanun solidarist korporatizmin sınırlarını önemli ölçüde aşmakla birlikte faşizan korporatizm olarak nitelendirilemez. Parla Türk siyasal pratiğinde korporatizmin solidarist öğeler içermesi ve faşizan korporatizme evrilmemesinin en önemli sebebi olarak Türk toplum yapısı içerisinde herhangi bir ayrışmaya dayalı çatışma, örgütlü ve kitlesel bir işçi sınıfı ve bir sanayi-kapital burjuvazisinin olmayışını gösterir. Parla, tek parti dönemini, otoriter nitelikler taşıyan, devletle bütünleşmiş bir partinin, ekonomide devlet kapitalizmini uygulayarak milli-ulusal burjuvaziye disiplinli ve düşük ücretle çalışmaya razı işgücü temin ederek, sermaye birikiminin ortaya çıkarılması dönemi olarak niteler.[6] 




 [1] Bahadır Eser ve Hasan Yüksel, Korporatizm, Faşizm ve Solidarizm Kavramları Ekseninde Erken Dönem Cumhuriyet Siyasası Üzerine Bir İnceleme, Uluslararası Yönetim İktisat ve İşletme Dergisi, Cilt 8, Sayı 16, 2012, S.182  


 [2] Eser ve Yüksel, a.g.m., S.182-183  


 [3] Eser ve Yüksel, a.g.m., S.183  


 [4] Taha Parla, Ziya Gökalp, Kemalizm ve Türkiye’de Korporatizm, İletişim Yayınları, İstanbul, 1989, S.235   


[5] Parla, a.g.e., S.235  


 [6] Eser ve Yüksel, a.g.m., S.195    


H2
H3
H4
3 columns
2 columns
1 column
2 Comments