İnsan Balıklama Dalmalı İçine Hayatın



"Yaşamak bir başkası olmaktır. Ve insan bugün, dün hissettiği gibi hissediyorsa, hissetmek olanaksızdır: Dün hissedileni bugün de hissetmek, hissetmek değil, dün hissedilmiş olanı bugün anımsamaktır yalnızca, artık yok olmuş olan dünkü hayatın canlı cesedi olmaktır."

Bunun farkında olmak kolay ama yaşamak çok zor azizim. Her şeyde olduğu gibi dile kolay ama kalbe değil yaşama değil hayata değil. Zaten bildiğimiz şeyleri şu hayata uygulayabilsek çoğu insan eminim daha mutlu olacaktır. Dünkü gibi hissetmeyeceklerdir. Bir sonraki günleri bugünün aynısı olmayacaktır. 

İnsanların sıkıntılarından en büyüğü bana göre alışkanlıklar ve tembellik. Kendi bildiğimiz doğru şeyleri bile yapmıyoruz şu hayatın içinde. Katmıyoruz hayata bunları. İşte bu tembelliktir. Her gün işe, okula, eve aynı yoldan gitmek bile tembelliktir bence. Sıradan alışkanlıklar da bu tembellikten ortaya çıkıyor. Çok tehlikeli şey bu tembellik azizim.



Gerçekten hissederek yaşamak insanın şu hayatta kendine yapabileceği en büyük iyiliktir. Kendine başkasının gözüyle bakmamak, kendi içinden geldiği gibi davranmak, kendini dışarıdan bir gözle izlememek ve bunun getireceği doğallık ve içtenlik muazzam kazanımlar sunacaktır insana. Ben kendime hep başkasının gözünden bakardım. Yolda yürürken, otobüse binerken, bisiklet sürerken her yerde böyle yapardım ama bunu bıraktığım an gerçekten hayatın farkına vardığımı anladım.

Zaten siz kendiniz olduğunuz zaman kendinize dışarıdan bir gözle bakmak aklınıza gelmez.  Ataol Behramoğlu' nun "yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var" diye bir şiiri var okumanızı tavsiye ederim azizim. Gerçekten bir şeyi yaşadın mı yoğunluğuna yaşayacaksın. Bir iş yapıyorsan en derin duygularınla yapacaksın o işi. Zaten öyle yapmıyorsan o işi sevmiyorsun demektir. Sevmiyorsan da o işi yapmak kendi hayatına yaptığın bir kötülükten başka bir şey değildir.



Ne zaman tembellikten ve sıradanlıktan kurtulursak o zaman mutluluğa ve gerçek yaşama erişmemiz mümkün olacaktır. Ne zaman bir başkasının istediğini değil de kendi zevk aldığımız şeyleri yaparsak o zaman yürekten yaşayacağız. Bu yaşamak değil azizim. Bizim şuan yaptığımız sadece nefes almak. Oksijen israfı diye bir tabir vardır ya hani genelde sokak ağzı olarak tarif edilen sohbet şekillerinde kullanılır, maalesef ki çoğu insan bu tabire ziyadesiyle uyuyor. 

Yeni bir şeyler öğrenmeyi geçtim öğrendiğimiz şeyleri hayatımıza katamıyoruz bile. Sadece bunu yapsak bile samimi söylüyorum çağ atlayacağız. Rönesans gerçekleştireceğiz. Ama bunu bile yapmıyoruz. O kadar saçma ve boş şeylerle uğraşıyoruz vaktimizi öylesine gereksiz şeylere harcıyoruz ki gerçekten gerekli olan şeylere vakit kalmıyor. Bilim ve sanatla uğraşmak müzikle sinemayla edebiyatla ilgilenmek, doğayla ilgilenmek, herhangi bir hobi ya da bir uğraş edinmek dururken tüm içeriği sırf siyaset ve din olan sonu gelmez haberlerle sıkıcı konuşmalarla bir işe yaramayan meşgalelerle vaktimizi öldürüyoruz.



Siyaset veya din üzerine konuşmak gereksizdir demiyorum ama salt bunlar bir insanın hayatının büyük çoğunluğunu kaplıyor ve insanın kendine ayıracak vakit bulamamasına sebep oluyorsa çok yazık. O zaman gerçekten çok yazık. "Boşa geçmiş ömre yaşam denir mi?" diyor Barış abimiz şarkısında. Denmez azizim. Boşa geçmiş ömre yaşam denmez. Bu arada en üstte girişte yazdığım söz Fernando Pessoa' nın Huzursuzluğun Kitabı adlı kitabından bir alıntıdır. Kendinize iyi bakın.



Image source 1: https://www.pexels.com/photo/street-corner-house-architecture-8155/

Image source 2: https://www.pexels.com/photo/white-boat-near-brown-concrete-building-227417/

Image source 3: https://www.pexels.com/photo/automobile-car-car-repair-classic-190537/

Image source 4: https://www.pexels.com/photo/agriculture-asphalt-beautiful-clouds-459038/


H2
H3
H4
3 columns
2 columns
1 column
Join the conversation now
Logo
Center