Yesterday was one of the most meaningful days in Turkish history. It was the 100th anniversary of the proclamation of our Republic and it was celebrated with enthusiasm EVERYWHERE. On the morning of 29 October, when I looked at the neighbourhood where I live from the balcony, it was very proud to see Turkish flags hanging on every window. It was a joy to see thousands of people meeting where they live, organising marches with songs and marches, and celebrating this happy day in a festival atmosphere. I would have loved to be in Anıtkabir yesterday and visit Atatürk with all my heart, but unfortunately I couldn't go because it was too far away. I have only been in the presence of my ancestor once in my life, but I have to go every year! I wish I had the opportunity.
There was a flood of enthusiasm in the squares, and the 100th anniversary anthems written by a few major artists became the talk of the town. Even at work today, I found myself humming them from time to time.
The ceremonies organised were shown on the screens with live broadcasts, fireworks, drone projections, the passage of the navy of 100 ships through the Bosphorus. 100 years, it was proof of how much Turkey had developed and strengthened.
I wish Atatürk could have seen these days. I wish I could see Atatürk... But what did Atatatürk say, "Seeing me does not necessarily mean seeing my face. It is enough if you understand and feel my ideas, my feelings." source He said so many wise words as if he saw the future. Understanding Atatürk and adopting his thoughts is like seeing Atatürk.
Words fail me. Whatever I say, whatever I write is a bit incomplete... 100 years ago, I am grateful to you Atatürk for bringing this beautiful Republic out of that situation, for ennobling the Turkish people with your ideas, for moving forward fearlessly. May the souls of all our martyrs who gave their lives to protect their homeland rest in peace.
Dün Türk tarihi için en anlamlı günlerden biriydi. Cumhuriyetimizin ilanının tam 100. yıl dönümüydü ve HER yerde coşkuyla kutlandı. 29 Ekim sabahı balkondan yaşadığım mahalleye baktığımda her pencerede asılı Türk bayrakları görmek çok gurur vericiydi. Binlerce insanın yaşadıkları yerde buluşup, şarkılarla, marşlarla, yürüyüşler düzenlemesi, festival havasında bu mutlu günü kutlaması sevinç vericiydi. Ben de dün tüm kalbimle Anıtkabir'de olmayı ve Atatürk'ü ziyaret etmeyi çok isterdim. Ama çok uzakta olduğu için maalesef gidemedim. Zaten hayatımda tek bir kerecik Atamın huzuruna çıkabilmiştim. Ama her yıl gitmek gerek! Keşke imkanımız olsa..
Meydanlarda coşku seli hakimdi, belli başlı bir kaç sanatçının yazdıkları 100. yıl marşları dillere pelesenk oldu. Hatta bugün işte bile ara sıra mırıldanırken buldum kendimi.
Düzenlenen törenler canlı yayınlarla ekranlarda gösterildi, havai fişekler, dron yansıtmalar, İstanbul Boğazı'ndan 100 gemilik donanma geçişi. 100 yıl önceki Türkiye'nin ne kadar geliştiğinin ve güçlendiğinin kanıtı niteliğindeydi.
Keşke Atatürk'te bu günleri görebilseydi.. Keşke Atatürk'ü görebilseydim.. Ama ne demiş Atam, "Beni görmek demek mutlaka yüzümü görmek demek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu yeterlidir." kaynak Sanki geleceği görmüşçesine o kadar çok bilge sözler söylemiş ki.. Atatürk'ü anlamak ve onun düşüncelerini benimsemek Atatürk'ü görmek gibidir.
Kelimeler kifayetsiz kalıyor. Ne desem, ne yazsam biraz eksik... 100 sene evvel o ahval durumdan bu güzel Cumhuriyeti çıkarttığın için, fikirlerinle Türk halkını yücelttiğin için, korkusuzca yol aldığın için sana minnettarım Atam. Vatanını korumak uğruna canlarını veren tüm şehitlerimizin ruhları şad olsun.