Merhaba arkadaşlar,
Bugünden itibaren #gezi serisi yazılarına başlıyorum. Steemit röportajlarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. Haftaya yeni röportajlarımız yayınlanacak. Kimlerle yapacağımı şimdilik söylemeyeyim, sürpriz olsun :) Aynı zamanda paylaşmaya değer bulduğum sürece Steemit ile ilgili de bazı postlar yazmaya devam edeceğim. Gezi, röportaj ve Steemit bu üç konsept seçimim umarım bana daha sık yazı yazdırır.
Geçtiğimiz ay nihayet Türkiye'ye döndüm. 6 aydır uzaktaydım. Her şeyi çok özlemişim. Özellikle de evimi. Uçaktan indiğimde heyecandan içim içime sığmıyordu. Bir an önce evime kavuşup sarılmayı hayal ediyordum. Nasıl yapacağımı ben de bilmiyordum, ama buradan bir arkadaş "kolonlardan başla" deyince yapılabilir gibi gelmişti :) Uçak 6 saat rötar yapmıştı, saat bir hayli geçti, uykusuzluktan ayakta zor duruyordum, ama hiçbiri umurumda değildi.
Eve girdim, çantaları bir kenara attım, sigortanın şalterlerini yukarıya kaldırdım ve ışığı açıp sıradaki eylemimi gerçekleştirmeye hazırlanıyordum. Yani maksimum reklamlarındaki gibi çarpı işareti çizmeyi planlıyordum ki tam o sırada gördüğüm manzara karşısında bağırmamak için kendimi zor tuttum. Fazla detaya girmeyeceğim böcek fobisi olanlar olabilir. "6 aydır boş kalan ev ne bekliyordun" diye kendi kendime söylenerek gecenin bir yarısı temizliğe başladım. Bu arada benim de eskiden böcek fobim vardı ama sıcak memleketlerde yaşayınca bu fobi neredeyse hobiye dönüştü. En azından ne yerler, ne içerler, neleri severler az çok fikir sahibi oldum. Sonraki gezi yazılarımdan birinde sizlere bir sürprizim var bu konularla alakalı.
O gece bir şekilde evi biraz yaşanacak hale getirdim. Tabii dolaplar bomboştu. O kadar uzak kalınca canım bir sürü yiyecek içecek çekiyordu. Örneğin, şalgam suyu. Nereden çıktı derseniz, bir gün migrenim tuttuğunda @etasarim "şalgam iç iyi gelir" demişti. Oralarda da şalgam ne arar. Yarın ilk iş alışverişe çıkmalıyım düşüncesiyle kafamı yastığa koyar koymaz uyumuşum.
Ertesi gün supermarkete girdiğimde ilk aklımdan geçen "ne olmuş bu fiyatlara?" oldu. Bıraktığımda durum bu kadar vahim değildi. Neyse, başa gelen çekilir diyerekten alışverişimi yaptım şalgam suyumu da alıp çıktım. Bu arada kendinden hiç bahsetmiyorsun diyen arkadaşlar da fark ettiler mi acaba, hep kendimden bahseder oldum :) Ama maceralarıma bir ara başka yazıda devam edeyim en iyisi, aksi halde bu yazı gezi yazısı olmaktan çıkacak. Resimler de yüklenmiştir artık :) Şimdi gelelim Antalya & Kaleiçi gezimize.
Antalya Merkez & Kaleiçi Gezim
Gezmeyi ve özellikle de yürümeyi çok severim. Antalya'nın en çok sevdiğim taraflarından biri merkezinde yürüyerek gidilebilecek bir sürü güzel yerin olması. Kaleiçi şüphesiz Antalya'da gezilecek yerlerin başında geliyor. Denizi, yat limanı, müzeleri, mekanları, tarih kokan sokakları ve daha sayamadığım bir sürü özelliklerinden dolayı bu şehre gelen herkesin mutlaka ziyaret etmesini öneririm. Ben bugünkü turuma Güllük caddesinden başladım ve Kaleiçi'ne Saat kulesi tarafından inmeyi tercih ettim. Siz isterseniz Üç kapılar tarafından da gidebilirsiniz. Kaleiçi'nin çok sayıda girişi var. Onlardan birkaçını da bu yazımda anlatacağım. O halde başlayalım.
Burası Güllük caddesi. Antalya'nın en işlek caddelerinden biri. Aslında buranın resmi adı Anafartalar ama halk arasında Güllük olarak biliniyor. Gezime buradan başlıyorum ve denize doğru yürüyorum. Araçlarıyla gelenler için cadde üzerinde sol tarafta bir adet katlı otopark var. Sahile yaklaştığımızda bizi genelde fotoğraf çektirenlerin tercih ettiği "Antalya" yazısı karşılıyor.
Tam karşısında ise Antalya'nın en ünlü çarşısı olan "Selekler çarşısı" var. Burası da genelde herkesçe bilinen bir yer olduğundan buluşma yeri olarak tercih edilmekte. Ben alışveriş amaçlı tercih ettiğimi pek hatırlamıyorum. İçinde çoğunlukla kozmetik, takı, toka, müzik aletleri, çantacı, gümüşçü, hediyelik eşya dükkanları var.
Keyhüsrev heykeli |
Antalya Keyhüsrev heykeli |
Keyhüsrev heykeli & Amfi |
Parktaki Çim Müzisyenler |
---|---|---|---|
Metal Dino Heykeli |
Parktaki Çim Müzisyenler |
Parktaki Metal Heykel |
Parktaki Çim Müzisyenler |
Aşağıya doğru inerken bir Akdenizli ile karşılaşıyorum :) Kedileri ve köpekleri bile çok relakstırlar bu memleketin. Bugün denk gelmedi ama başka gün güneşlenen köpeklerin fotoğraflarını paylaşmak isterim. Neredeyse her durağın gölgesinde yatan köpekler var. Hem de kocamanlar.
Sol tarafta Kaleiçi'ne inen araçları görebiliyoruz artık. Az çaprazda yat limanı yer alıyor. Bu arada fotoğraflardaki kaktüsler dikkatinizi çekmiştir. Bu kaktüs meyveleri oldunlaştıklarında yenebiliyor. Ama çok dikenliler. Dikkat etmekte yarar var.
Akdenizli Kedi |
Kaktüs Manzaralı Yat Limanı |
Yat Limanı Yolu |
Akdeniz Manzarası |
---|---|---|---|
Akdeniz Manzarası |
Kaktüs Manzaralı Akdeniz |
Kaktüs Manzaralı Akdeniz |
Akdeniz Manzarası |
Denizden birazcık uzaklaşıp asma köprüye doğru gidelim. Ahşap merdivenlerden inip akarsuyu izlemek çok huzur verici. Ve tam karşıda çeşmeli, heykelli, çocuk oyun alanı bulunan küçük bir park daha var.
Asma Köprü |
Asma Köprü |
Asma Köprü Çıkışı |
---|---|---|
Asma Köprü Çıkışı |
Metal Heykeller |
Metal Heykeller |
Antalya Kaleiçi Yolu |
Yat Limanına İnen Asansör |
---|
Kaleiçi'ne asansörden inmeyeceğimiz söyledim. Burada soluklanmak için çok eski bir çay bahçesi olan Tophane çay bahçesine uğranabilir. Karşısında bir de Tophane balık ekmek açılmış. Burası çok yeni olmalı. Ben birkaç aydır buralara uğramadığımdan ilk kez görüyorum.
Asansörden Yat Limanı Manzarası |
Asansör Karşısı Yat Heykeli |
Tophane Çay Bahçesi |
Tophane Balık Ekmek |
---|---|---|---|
Tophane Balık Ekmek |
Tophane Balık Ekmek |
Tophane Balık Ekmek |
Tophane Çay Bahçesi |
Atatürk Meydanı Çiçek |
Çiçek & Salyangoz |
---|
Antalya Ulusal Yükseliş Anıtı |
Antalya Ulusal Yükseliş Anıtı |
---|
Buradaki taşların üzerinde yetişen incirlerin hoş kokusu her tarafa yayılmış durumda.
Yivli Minare Manzarası |
Yivli Minare Manzarası |
---|
Ve iyi bir takipçi olursanız Şirinler'i bile görebilirsiniz :)