Oyunların Dünyasına Kısa Bir Yolculuk | Trliste’nin Renkleri Challenge

Herkese selamm. 🙋‍♀️

Nasılsınız, umarım iyi bir pazar günü geçirmişsinizdir. Bugün etkinliğimizin son haftasının son akşamı. Yine son ânâ bıraktığımın farkındayım ama böylesi de heyecanlı oluyor bayağı. 🙆‍♀️
@princeofbeyhive'ın seçmiş olduğu iki temada da konuşasım var bu kez. Oyunlar ve Hayaller hakkında kimin söyleyecek sözü yoktur ki zaten?
Daha önceki yazıları okuduğum kadarıyla da gayet renkli bir haftaydı. Bir kez daha teşekkür ediyorum ona buradan. 🌸
Umarım yeni etkinliklerde tekrar görüşürüz.

Oyunları seçtim. Küçükken çok il değişikliği yapmış olduğum için farklı ve kısa süreli arkadaşlıklar kurmak zorunda kalan biriydim. Kimseye uzun süre bağlanamadım bu yüzden. Fakat maziye gittiğimde, sokak oyunlarından bilgisayar oyunlarına kadar her şekilde oynayacak bir arkadaşım olduğunu görmekten mutluluk duyuyorum.


child-830725_1280.jpg
Kaynak

Doğunun güzel bir şehrindeyken sabahtan akşama dek sokaklarda oynayan çocuklardandım. Belki de onların son temsilcilerinden. Kahvaltıyı yapar yapmaz aşağıdan zili çalan kızlı erkekli arkadaşlarımla akşam ezanı okunana kadar özgürce oynardık. Site içerisinde olmanın verdiği güven vardı annelerimizde galiba. O yüzden fazla kısıtlanmazdık. Tüm çocuk oyunlarını oynamış olabilirim. 🥳
Saklambaçı çok severdim. Her seferinde kendime özel mekânlar belirlerdim beni kimse bulamasın diye. Bazen de eve kaçar, mızıkçılık yapardım. Apartmanın koridor penceresinden onların beni aramalarını keyifle izlerdim. :)
Bazen de erkenden sobelenirdim, ebe olmak da eğlenceliydi çünkü.


children-7218015_1280.jpg
Kaynak

Kızlarla ip atlamalarımız meşhurdu. Değişik isimler verilen oyunların her versiyonunu oynamış olabiliriz. En çok eşli olarak, sallanan bir ipe girip ayak uydurmayı severdim. Yakan top ve renkli istop adı verilen toplu oyunları erkek-kız karışık oynardık. Karşılıklı rekabet etmek güzeldi. Dokuz taş, beş taş ve yüz taş diye isimlendirilen nice taş oyunlarına eşlik edecek kalabalık arkadaş grubuna sahip olmak şanstı benim için.

Ta ki tayinimizin İstanbul'a çıkmasıyla o ortam dağılana dek. Orada da site içerisinde olmamıza rağmen genelde çocuklar evde bilgisayar karşısında vakit geçiriyordu. Biz de yavaş yavaş onlardan biri olmaya başlamıştık kız kardeşimle.
GTA Vice City oynuyorduk genelde. O zamanki hâlimize gülüyorum şimdi. 🤭 Birbirimize taktikler verirdik. Ayrıca izlemesi de çok keyifliydi. Aksiyon sahnesi bol olan filmler gibiydi adeta.
Oyunun kurallarının dışına çıkar, bazen bir taksi kaçırır özgürce şehri turlardık. Bazen ambulans veya itfaiye aracı sürer farklı yerlerde bulurduk kendimizi. Hatırlıyorum da oyunun şehir manzarası ne güzeldi. Gün batımını takip eder, oyundaki diğer insanlarla birlikte izlerdik. 🌅

Sonrasında Mortal Kombat oynayarak dövüş tekniklerimizi geliştirmek de harikaydı. :) Birbirimize gıcık olduğumuz zamanlarda, ki kardeşler genelde küçükken öyledir birbirleriyle, stres atardık. Erkek kardeşimle birlikte onun favori oyunu olan Counter Strike oynamışlığım da var. Ama o oyunu sevmezdim. O yüzden bu tarz oyunlar hakkında pek bir bilgim yok, ilgim de yok ayrıca.

Babam da bizimle bilgisayar oyunu oynamaktan keyif alırdı. Onun sevdikleri genelde Tetris mantığında olurdu. Saatlerce izlerdik onu. Yanında seyircilerin olması daha keyifli hâle getirirdi zaten oyunları. Oyunu uzun sürer de bitmezse sıkılır giderdik. Ancak o zaman kalkardı başından zaten. 🫠

Sonrasında uzun soluklu oyunlara merak sardık. Belli bir konusu ve amacı olan şeylerdi bunlar. Biri var ki onu unutamıyorum hâlâ. Terk edilmiş bir akıl hastanesinde geçen ve canavarların peşinde olduğu bir oyun. İsmi aklımda değil ama kötülerin nefesini ensemde hisseder, saklanacak yer bulmak için bayağı heyecanlanırdım. Normalde bu tarz korku ve gerilim filmlerini severek izlerim ama o oyunu oynarken filmin içindeki karaktere dönüşüyordunuz. Bu da bana çok korkutucu gelirdi. 🙊


playstation-1845880_1280.jpg
Kaynak

Sherlock Holmes gibi ipucu peşinde koştuğumuz oyunlarda maalesef sıkılıyordum. Her taşın altına bakmak, delilleri bulmaya çalışmak ve sürekli düşünmek çok yorucu gelirdi bana. Bir katili aramak, ardında bir mektup bırakarak kayıplara karışmış birini bulmak elbette zordu. Dikkatlice olayı irdelemek ve o dedektifin yerindeymiş gibi olmayı gerektiriyordu bu. Sıkıcı geliyordu o yüzden. Ama bu tarz filmleri yine izlemeyi seviyorum. Galiba olaylara dışarıdan bakmak, tam göbeğinde olmaktan daha iyi.
Araba yarışı gibi adrenalinli olanları daha çok tercih ederdik. Şimdi düşündüm de o zamanlarda aldığım keyif bile başkaymış. Arkadaşlarımın evlerinde toplandığımız zaman da bilgisayar başındaki yerimizi alırdık. Annelerimizin yaptığı pasta-börekleri bile onun karşısında yerdik.


hopscotch-3878606_1280.jpg
Kaynak

Tüm bunlar, gözlerimin önünden film şeridi gibi geçti derler ya hani tıpkı öyle. Ama kendi kendime sorduğumda, en mutlu olduğun zaman hangisiydi diye, verdiğim cevap sokaklarda özgürce vakit geçirdiğim dönemdi diyebilirim.
Bisiklet sürmeyi, patenle yalpalamayı, seksek oynamayı, ip atlamayı, koşmayı, kovalamacalık oynamayı, mızıkçılık yapmayı, top oynamayı, harçlıkları biriktirip bakkaldan abidik gubidik oyuncakları alıp oynamayı özlüyorum.
Bir kağıt bir kalemle basitçe oynanan sos/xox'leri, isim şehirleri, sayı tahmin etmeceleri de seviyorum. O zaman daha yakın hissediyor insan.

Kalabalık aile ortamında oynanan kutu oyunları da eğlenceli vakitler geçirmenizi sağlıyor. Yılbaşıların vazgeçilmezi olan tombala ve domino da aklıma ilk gelenlerden. Tabu, sessiz sinema gibi etkinlikler daha da yakınlaştırıyor insanları.
Okul zamanı yurtta kalırken odalar arası turnuva yapardık. Çeşitli abur cuburları çayın yanında yerken bir yandan da bu oyunlarla eğlenirdik. 🙆‍♀️


scrabble-2876136_1280.jpg
Kaynak

Şimdilerde hiç bilgisayar oyunu oynamıyorum. Genelde telefona indirdiğim küçük çaplı, fazla vaktimi almayan şeylerle ilgileniyorum. Genelde kelime oyunları ilgimi çekiyor. Bir dönem Kelimelik hastasıydım. Binlerce bitmiş oyunum var ve başarı yüzdem de %95. Oyunda ilerledikçe bu bana yük olmaya başladı. Değişik bir saplantı hâline büründü ve başarı oranımın düşmesini istemediğim için artık keyif almamaya başladım. Sanki yenilmemem lazımmış gibi garipçe düşüncelere boğuldum ve o noktada oyunu bıraktım. Bana zarar veriyordu çünkü. 🙇‍♀️

Şu sıralar, telefondan Words of Wonders adlı kelime oyununu oynuyorum. Günlük bulmacası da var. Gazetelerin bulmaca eklerindeki gibi boş kutucuklara uygun kelimeleri yerleştirmeye çalışıyorsunuz. Bunu tavsiye edebilirim. Saplantı hâline geleceğini sanmıyorum diğeri gibi. Hayli eğlenceli. ✌🏻
Ondan bahsedince birkaç yıl önce popüler olan ve sonra yavaşça hayatımızdan çıkıp giden Wordle oynamaya başladım tekrardan. Lingo oyununu sevdiğim için bu da bayağı keyifli. Günün kelimesini hangi basamakta tahmin ettiğine göre zevk veriyor insana.

Daha birçok oyundan bahsedebilirim ama sizi sıkmak istemiyorum. Kimi insana göre oyun oynamak tamamen vakit kaybıdır. Bazılarına göreyse yaşam biçimi. İkisi gibi de düşünmüyorum. 🤷‍♀️
Herkes kendi hayatına odaklanmalı ve bir başkasını bu konuda eleştirmemeli bence. Eğer oynadığı oyun onun hayatına fiziksel veya psikolojik bir zarar vermiyorsa tabii ki. Günlerce bilgisayar karşısında oyun oynamaktan aç, susuz ve uykusuz kalmıyorsa insanların kendi kararına saygı duyulmalı bana göre. Kimseden bizim gibi düşünmesini ve olmasını istememeliyiz. Herkes kendine iyi gelen şeyi yapmalı, başkasına bir kötülüğü dokunmadığı sürece.


children-1581769_1280.jpg
Kaynak

Okuyan arkadaşlarıma teşekkür ederim. 💐
Sizin favori oyununuz neydi?

H2
H3
H4
3 columns
2 columns
1 column
14 Comments
Ecency