Herkese merhaba. 🙋♀️
Bugün neşem de keyfim de yerinde. Akşama kadar arkadaşlarımla vakit geçirdim, film izledim, börek yaptım. :p
Şu an kendimi, ödevini son dakikaya bırakan öğrenci gibi hissediyorum. Umarım yazımı yetiştirebilirim..
Bugün serüvenin altıncı, benim için yedinci günü. Biteceği için üzüleceğim neredeyse. Bir de bunu alışkanlık haline getirip her gün yazıyormuşuz. 🙊
Şaka şaka, arkama bile bakmadan kaçacağım. 🙆♀️
Bu da vicdansızca bir hareket olurdu yani. Özleyeceğim kesin ama. 🙂
Hep birlikte aynı konuya içimizden geçenleri yazmak, bir hafta boyunca buna yılmadan devam edebilmek büyük başarı. En azından benim gibi sık yazmayanlar için. Hele ki gün içinde birbirimizin sayfalarını ziyaret edip yorumlarda buluşmak inanılmaz keyifliydi.
Aklıma değişik fikirleri de getirdi. Mesela kitaplarla ilgili bir soru listesi hazırlayıp cevaplamak. Belki katılmak isteyen arkadaşlarım da olur ileride. 📚
Yeni konumuz şu:
Altıncı Gün:
Herhangi bir zamanda yediğiniz veya en sevdiğiniz; en güzel yemek, en güzel tatlı ve en güzel içecekten bahsedin.
mehmetfix
Yemek yemeyi severim. Karşımda, atlı kovalıyormuşcasına yiyen biri varsa, onunla tezat bir görüntü oluştururum. Her lokmanın lezzetine varmak istercesine yavaş ve sakinimdir.
Değişik tatları denemeyi severim. Bazen yediklerimin içindeki malzemeleri tahmin etmeye çalışırım. Bu sayede dışarıda tattığım şeyin çok benzerini evde yapabilirim. :)
Sofra muhabbetleri çok hoşuma gider. Özellikle kahvaltılarda. Kalabalıksa ve kafa dengi bir ortamsa saatlerce sürsün isterim.
Yemek yemek üstüne ne düşünürsünüz bilmem
Ama kahvaltının mutlulukla bir ilgisi olmalı
Cemal Süreya
Bursa'ya ikinci gidişimdi. Tarihi bir mekândan lokantaya dönüştürülen bir yerde, hayatımda yediğim en iyi İskender'i tattım. İki kişiydik. Beğenince ortaya bir porsiyon daha istedik. Utanmasaydık bir tabak daha yerdik kesinlikle. :)
Bursa deyince Kestane Şekeri'ni anmadan geçemeyeceğim. Çok şekerli, şuruplu olanların haricindekileri severim. Yaş Pasta alırken sorduğum ilk şey 'Kestaneli var mı?'dır.

Şerbetlilerden ziyade sütlü tatlılar favorimdir. Sütlaç, Trileçe, Muhallebi ve Güllaç aklıma ilk gelenler. Özellikle Ramazan Ayı geldiğinde Güllaç'a kavuşacağım için çocuklar gibi seviniyorum. Kolay gibi görünse de kıvamını tutturan çok az yer ve kişi var maalesef. Ya çok hamur oluyor ya da sert. Bir de meyveli olmamalı. Kivi ekleyenler var saçma bir şekilde. En çok fındık ve cevizle yakıştırıyorum ben.
Sütlü Kabak Tatlısı denediniz mi hiç? Siyah kabağın az suyla haşlanmasından sonra sütle buluşmasından oluşuyor. Basit ve hafif bir tatlı. Anneannem biz küçükken yapardı, onu hatırlatıyor biraz da..
Çubuk Kraker sevdiğim atıştırmalıklardan biri. Hastalandığım zaman yediğimde iyileşeceğime inanırım. İnanmak her şey değil midir zaten?
Ülker Napoliten ya da benim tabirimle 'Çekmeceli Çikolata' da çocukluğumu anımsatıyor bana. "Akşam gelirken ne getireyim?" dendiğinde istediğim tek şeydi. Onun hiç değişmeyen ambalajını gördüğümde bile mutlu oluyorum.
Eti Puf, "Beni de anmalısın." diyor adeta. Market arabasıyla raflar arasında dolaşırken görüp de almadan geçtiğim olmamıştır herhalde. Çocukluk lezzetlerini kolay kolay çıkaramazsınız hayatınızdan. Sizden bir parça olmuştur artık.
Otobüs yolculuğunda ikram edilen o minnacık paketlerdeki Biscotti de sevdiğim bir lezzet. Muavinin dağıttığı yarım bardak hazır kahveyle iyi bir ikili. Çabucak bitmese keşke. :/
Ankara'nın meşhur Beypazarı Kurusu'ndan da bahsetmeden geçemeyeceğim. Sütlü tatlılardan sonra tarçının yakıştığı en güzel şey olabilir bence.
Sultani isimli üzümlü bisküvi de favorilerimden. Elmalı Kurabiye de son dakikada aklıma gelenlerden oldu. Yine damak tadıma uygun olanına çok az denk gelsem de buraya eklemek istedim.
Acıktım, neden acaba? Bu saatte de düşünülmez ki bunlar. 🤷♀️

Yoğurt ve peyniri severim. Son yıllarda kendim mayalıyorum yoğurdu. Fırında yapmayı denediğimden beri daha kolay gelmeye başladı bana artık ve çok zevkli.
Patatesli tüm yemekleri beğenirim. Fakat Kumpir'i tatmak kısmet olmadı daha. Sanki tadını beğenmeyecekmişim gibi bir his geliyor. Tıpkı Kokoreç gibi. Onu da merak ediyorum ama 'Ya iyi yapan bir yere denk gelmez de sevmezsem.' diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Kabak Çiçeği Dolması da bana köyü çağrıştırıyor. Tertemiz havasıyla, gürül gürül akan suyunu, ormanın kokusuyla birleştirip içinde saklıyormuş gibi.

Bulgurla yapılan yemekleri de seviyorum galiba. Hatta @trliste'mizin etkinlik sorusunda bahsettiğim Besmeç'i de anmak istiyorum yeniden. İnce bulgurla, kıymalı çiğ köfte gibi hazırlanıp şekillendiriliyor. Kısık ateşte pişiriliyor. Sıcak veya soğuk olarak tüketilebiliyor. Annem bolca yapıp buzluğa atar. Gece yarısı krizlerine bire bir.
Taze Fasulye'yi anlatmadan geçmek istemedim. Bana onu sevdiren Perihan Savaş oldu. Bitirimler Sınıfı filmindeki o meşhur sahneyi izleyip de sevmeyen yoktur diye düşünüyorum. :)
Eskiden hiç sevmediğim sebzeleri son zamanlarda garip bir şekilde yemeye başladım. Mesela yeşil biberi en küçük parçalarına varıncaya dek tabağımdan ayıklardım. Soğan ve pırasa da aynı şekilde. Hatta yurtta kalırken pırasa çıktığında aç kalırdım. Hala maydanoz ve dereotuna alışmış değilim. Fakat Dereotlu Poğaça'yı seviyorum ilginç bir şekilde.
İçeceklerdeki favorim ise çay. Şekersiz içmeye başladıktan sonra sevmeye başladım tadını. Koyu ve demli içemem, zift gibi gelir. Misafirlikte ikram edildiyse eğer çaktırmadan mutfaktaki lavaboya dökerim. 🙊
Demliğe önce kaynamış suyu sonra kuru çayı eklerim. Aksi şekilde yapılınca acı gelir tadı. Böyle demlemeyi sevgili Dayım öğretti. :) Deneyince farkını görebilirsiniz siz de.
Bir de Üzüm Şırası. Halam kendi bahçesinden topladığı taze üzümlerle yapardı. Çok lezzetli bir içecektir. Uzun zamandır içemedim..

Değişik gazozları denemeyi severim. Hatta bazılarını, şişelerini beğendiğim için alırım. İtiraf etmek gerekirse, Avşar Soda bunlardan biri. Bir de Beyoğlu Gazozu'nu ve o Galata Kulesi'nden ilham alınarak tasarlanan şişesini burada anmasaydım üzülürdüm. Kütüphânemde kitaplarıma eşlik ediyor şimdi. Meyan Kökü ve Biberiye'li olanını çok beğendim özellikle. Zencefilli olanını da merak ediyorum.
Beypazarı Sade Maden Suyu'nun tadına çok zor alıştım ama şimdi onsuz bir yaz akşamı düşünemiyorum. Ferahlatıcı bir deniz havasını getiriyor sanki.
Aralarda unuttuklarım mutlaka olmuştur. Çünkü bazı kısımları silindiği için, yeniden yazarken atlamış olma ihtimalim kuvvetli. Gerçekten yarın bu maratonun sonuna geliyoruz. Sanki bir daha hiç anlatamayacakmışım gibi geliyor. Bir yandan da İlham Perileri'min bu süreçteki sık ziyaretinden dolayı şanslı sayıyorum kendimi. İçimde garip bir hüzün var. Bu yazıyı paylaşmayıp zinciri kırmayı bile düşündüm aslında. Yarın bir son daha bizi bekliyor olacak. Okuyan arkadaşlarıma teşekkür ederim. 🍫☕
Ayrıca bu serüven süresince epey vaktini aldığımız sevgili @damla'ya da özel teşekkürlerimi sunuyorum. 🌼