Hello,
I love the Zeyve road because it has a unique view. Whenever I drive that road, there are a few places where I stop. These stops are not accidental! They are carefully chosen places with the best view. Lush green trees, a meandering river, a magnificent sky dotted with clouds. Each of them has the power to fill the human heart with joy and peace.
Merhaba,
Zeyve yolunu çok seviyorum. Çünkü eşsiz bir manzaraya sahip. Ne zaman o yolu kullansam mola vereceğim birkaç yer olur. Bu mola yerleri tesadüfi değil! Özenle seçilmiş, en iyi manzaraya sahip yerlerdir. Yemyeşil ağaçlar, kıvrıla kıvrıla akan bir nehir, bulutlarla süslenmiş muhteşem bir gökyüzü. Her biri insan yüreğini coşkuyla ve huzurla doldurmaya yetecek güce sahipler.
Of course, achieving this magnificent view comes at a price. It is necessary to overcome roads with many bends and even thorns. Fortunately, I love the thorns enough to photograph them 😄
Bu muhteşem manzaraya kavuşmanın elbette bir bedeli var. Bol virajlı hatta dikenleri yolları aşmak gerekiyor. Neyseki dikenleri de fotoğrafını çekecek kadar çok seviyorum 😄
Those difficult roads lead to flowery paths... Isn't life like that?
O zor yollar çiçekli yollara açılır... Hayat da böyle değil midir?
I spent my childhood among the pine trees. The forest was my refuge, my friend, my heart. I never felt as free as I did there, so whenever I pass through a place like this, I go into the forest, touch the trees, watch the sky through their branches. The cones on the ground look like a precious mineral to me. The leaves of the trees that cover the ground become like a carpet covering the earth. I sit on that carpet and take a deep breath, then another, then another...
What follows is always pure peace. The unique melody of nature never leaves my ears. I surrender myself.
Küçüklüğüm çam ağaçları arasında geçti. Orman benim sığınağımdı, dostumdu, kalbimdi. Kendimi hiçbir yerde orada olduğu kadar özgür hissetmedim. O nedenle ne zaman böyle bir yerden geçsem ormanın içine girer, ağaçlara dokunur, ağaçların dalları arasından gökyüzünü izlerim. Yerdeki kozalaklar değerli bir maden gibi gözükür bana. Yaprakları toprağı kapatmış ağaç yaprakları yeryüzünü örtmüş bir halı gibi olur. O halıya oturur, derin bir nefes çekerim, sonra bir nefes daha, sonra...
Sonrası saf bir huzurdur daima. Tabiatın eşssiz melodisi hiç eksilmez kulaklarımdan. Kendimi teslim bırakırım.
I watch the view from where I sit. I am not unprepared. Mineral water with lemon and a light snack are good at times like this. I look at the landscape, at my surroundings. The forest is rich, generous. It gives oxygen, firewood, food, peace. But people don't appreciate it enough. Last summer was memorable in this sense. We received news of fires from all over the world. One of them was in my country. I was burning along with every tree. I was gasping for breath with every gazelle dying in the smoke. It was a great pain. I hope there will never be such big fires again. I am sorry about that...
Oturduğum yerden manzarayı izlerim. Hazırlıksız değilim. Limonlu maden suyu ve hafif bir atıştırmalık böyle zamanlarda iyi olur. Bir manzaraya bakarım, bir çevreme. Orman zengindir, cömerttir. Oksijen verir, yakacak odun verir, besin verir, huzur verir. İnsanlar yeterince onun kıymetini bilmez ama. Geçen yaz bu anlamda hafızalarımızda yer etti. Dünyanın her yerinden yangın haberleri aldık. Biri benim ülkemdeydi. Ben de yanıyordum her ağaçla birlikte. Dumanlar arasında can çekişen her ceylanla birlikte nefessiz kalıyordum. Büyük bir acıydı. Umarım bir daha o kadar büyük yangınlar yaşanmaz. Bu konuda üzgünüm...
