KİMLİK ARAYIŞI

img_0.27060128282084833.jpg

Bugün ülkede herkes korku içinde... Bu korku toplumun kazancı ve tarafsız hükmü olamaz. Kendi kendini aramayan ve ne olduğu belirlenmeyen ülke benim ülkem… Kimliğini arayan bugünü ve yarını üzerinde kafa yoran aydınlar var ama onlara ancak ülkede merhamet duyulur oldu. Kimliksiz kalan aydınlar daha ne kadar kendilerini harcayabilirler ki? Peki ötekiler? Ötekiler kim? Sağcısı da solcusu da, bu taraftaki de, öteki taraftaki de kimliksiz... Kimliksiz bedbahtlar ancak başkalarının kusuntusu ile yaşar oldu. Kendilerine has bir hüviyet ve kimlik arayışları da yok. Açıkçası hüviyet ve kimlikleriyle başkasının vesayeti altında... Ülkeye başkasının vesayeti bir kazanç olmasına imkan yoktur. Daha doğrusu kazanç değil başkasının yaptığı zalim ve düşmanca arzular... Elinde ipleri bulunduranlar; bugünküleri başka bir etiketle dünküleri başka bir etiketle teşhir ederken düşmana taraftar olarak toplananların vasfı ancak ahmaklık... Aynı sahtekarlık, aynı ahmaklık birbiriyle ikiz kardeş olmuş. Sadece bazen yer değiştiren olmuş. Değişirken, biz de büyüyoruz ama sadece büyürken kalabalıklaşıyoruz... Ve büyüme, tekrara konu olan heveskarların sokak kalabalığı... İşin kötüsü kalabalıklar yanlışlar içinde ama yanlışlarını da daima yanlışlarıyla tazeliyorlar. Belki kalabalıklar yadırganmaz ama yadırgananların her kesimi de, her sınıfı da yöneticilerden memnun değil çünkü memleket tahrip edilirken yöneticiler seyirci... Peki, vatandaşlarımız seyirci kalan bir yönetimi hak ediyor mu? Evet, çünkü her maskaralığı alkışlamaya ve her şakşakçılığı kazandıkları refleksle yaşamaya mahkum olmuşlar… Bizim devleti düşünüyorum. Bizim devlet daima kendi vatandaşına vur abalıya taktiğini uygulatmaktadır. Talihsiz vatandaş daima işçilik abasını sırtında taşımaktadır. İşçilik abası bu devlete hizmettir. Hizmetin karşılığı ise yediği sopalardır. Vatandaşın kendi devleti karşısında çektiği zorluklara değinecek olursak sonu gelmeyecek gibi... Güya ne güçlüklerle yeni bir devlet kurmuştuk. Ama kurduğumuz devletimizi eline geçirenler bize karşı her zaman zorlu zorba... İlk yıllar istiklal mahkemeleri sürgünler ve idam sehpaları arasında bir ulus devletinin gölgesi altında geçirirken bile kalkınma için sanayi hamlelerimiz vardı. Bugün ne yazık ki kurmuş olduğumuz sanayi ve fabrikalarımızı kolayca tarihe gömdük. Ve bugünkü duruma geldik. Bugün hiçbir üretimimiz yokken, ancak başkalarının ürettiklerini kullanan birer tüketici durumundayız. Evet tüm fabrikalarımızı kapattık veya sattık sırf müttefik dostumuz, yöneticilerimizin sırtını sıvazlasın diye.

img_0.8698665963909615.jpg

H2
H3
H4
3 columns
2 columns
1 column
1 Comment
Ecency